Ardahan Gezi Rehberi

0
3104

ARDAHAN GEZİLECEK YERLER:

  • DAMAL ATATÜRK SİLÜETİ
  • ÇILDIR GÖLÜ
  • GÖLE
  • POSOF
  • AZİZİYE KIŞLASI
  • YALNIZÇAM KAYAK MERKEZİ
  • BÜLBÜLAN YAYLASI
  • AKTAŞ GÖLÜ

Aktaş Gölü Ardahan ile Gürcistan sınırı arasında bulunan bir göl olup göl içerisinde sürekli hareket halinde olan 12 adacık bulunmaktadır.

  • GÖLE OKÇUOĞLU YAYLASI

Köroğlu dağlarının eteklerinde yer alan bu yayla çeşitli bitki varlıkları ve yabani hayvanları ile doğal bir güzelliğe sahiptir.

  • ŞEYTAN KALESİ (ÇILDIR YOLU ÜZERİNDE)

Urartu dönemine ait olduğu sanılan Şeytan Kalesi Çıldır ilçe merkezinin 1 km. doğusunda yer alan sarp arazi ve hakim bir tepeye kurulu önemli bir turizm merkezidir.

  • ARDAHAN KALESİ

Şehir merkezinde ve Kura Nehrinin sol kıyısında yer alır. Ardahan Kalesi Selçuklular tarafından yapılmış ve Osmanlı döneminde de kullanılmış olan bir kale özelliği barındırır. Ardahan Kalesi, Rumeli Hisarı’nın yapımı itibariyle bir örneği gibidir.

  • KALECİK KALESİ

Göle ilçesindeki Kalecik köyünün 500 mt güneyinde yer alan kalenin M.Ö. 8. Yüzyılda Urartular tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir.

  • ALTAŞ KALESİ

Altaş köyünün doğusunda yer almaktadır. Türk dönemi öncesine ait kalıntılar üzerine, Türk döneminde inşa edilmiş olduğu muhtemeldir.

  • KAZAN KALESİ

Ardahan’ın 12 – 13 km kuzeydoğusunda yer alır. Bu kalenin M. S. 8. – 9. Yüzyıllarda Türkistan’daki Kazan bölgesinden gelip, bu bölgede yaşadıkları bilinen Türkler tarafından yapıldığı sanılmaktadır.

  • SEVİMLİ KALESİ

Hanak ilçe merkezinin 20 km. güneydoğusundaki Sevimli köyü civarında yer alan bu kale Urartu Kalelerinin özelliklerini taşımaktadır.

  • KURTKALE KALESİ

Çıldır ilçe merkezinin 36 km. kuzeydoğusundaki Kurtkale nahiyesinin 1 km. güneyinde ve Gürcistan sınırında bulunmaktadır.

  • KİNZİ KALESİ

Milattan önce inşa edildiği sanılan Kinzi Kalesi Ardahan’ın 30 km. batısındaki Bağdeşen köyünün kuzeyinde yer alır.

  • CAK KALESİ

Posof’a bağlı Türkgözü sınır karakolu yakınlarında Türkiye – Gürcistan sınırını çizen Cak suyu kenarında inşa edilmiş olan bir kaledir.

  • SAVAŞIR KALESİ

Posof ilçesine bağlı Savaşır (Cancak) köyünün Güneydoğusunda üç yanı vadi ile çevrili, dil biçiminde sivri bir tepe üzerine kurulmuştur. Kesin inşa tarihi bilinmeyen kalenin Ortaçağda inşa edilmiş bir kuleden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.

  • TABYALAR

Boğazlarda ve sınırlarda XIX. Yüzyıl sonrasında savunmada kalelerin önemini yitirmesinin ardından Tabya adı verilen askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devletinde sıkça kullanılan bu savunma yapılarından 4 tanesi de Ardahan’da bulunmaktadır.

  • YALNIZÇAM YAYLASI

Ardahan’a 15 km. mesafede olan Yalnızçam yaylasında doğal güzelliğinin yanı sıra kış sporlarının da yapılabildiği eşsiz güzelliğe sahip bir turizm alanıdır.

  • KURA NEHRİ

Ardahan’dan geçerek Azerbaycan’a ulaşan Kura Nehri burada Aras Irmağıyla birleşerek Hazar Denizine dökülür. Kura Nehri il sınırları içerisinde menderesler oluşturur ve bu eşsiz bir güzellik oluşturur.

  • ARDAHAN MERKEZ MEVLİT EFENDİ CAMİ

Ardahan şehir merkezinde Halil Efendi Mahallesinde, kalenin yaklaşık 150-200 m. doğusunda yer almaktadır. Giriş kapısında bulunan kitabeye göre, yapımı 1701 tarihinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Ancak bu caminin yakın tarihlerde beden duvarlarının yarıdan yukarısı ve üst örtüsü yenilenmiştir. Mademki Ardahan’a geldiniz Merkez Mevlit efendi camii’yi ziyaret etmeden gitmeyiniz.

  • HAMŞİOĞLU RASİM BEY KONAĞI

Ardahan- Göle karayolunun üzerinde ada 4, parsel 1’de yer alan toplam 3477 mk. Yüzölçümlü bir alan üzerine kurulmuş bulunan tek katlı kargir bina Kuzey-Güney istikametinde inşa edilmiş olup, binanın doğu cephesi esas giriş cephesi olup, bu cephede kenarları yalancı sütunlarla süslenmiş pencereler ve bir giriş kapısına sahiptir.Bina günümüzde Ardahan İl Sağlık Müdürlüğü Hizmet Binası olarak kullanılmaktadır.

  • 1877 ARDAHAN SAVAŞI 

    1855 – 1856 seferlerinde, nemli bir başarı sağlayamayan Ruslar, 24 Nisan 1877 de, yeniden bu bölgeye saldırdılar.
    24 Nisan 1877 de Rus Kuvvetleri, Türk – Rus sınırını geçtiler.

    Rusların kuvveti: 57 P. Taburu, 13 Süvari Alayı, 18 Sahra Bataryası ve 7 koşulu batarya idi.

    28 Nisan da, Kurudere ‘ye ulaştılar.
    Ahmet Muhtar Paşa , Kars Kalesini savunmak üzere, 21 Tabur bırakarak, geriye kalan 9 P. Taburu, 2 Süvari Alayı ve 1 Batarya ile, Soğanlıdağ yönünde çekildi. 30 Nisan Gecesi, bu dağda mevzi aldı.

    2 Mayıs ta, Ruslar Zaim ‘de toplandılar. Bu sırada Ardahan müstahkem mevziinde, HASAN SABRİ PAŞA komutasında, yarısı modern 90 Top, 2 Nizam, 9 Redif Taburu, 1 Süvari Tugayı, 3 Sahra Bataryası ve 1500 milis vardı.

    16 Mayıs sabahı, şafakla birlikte Ruslar saldırdılar. EMİROĞLU TABYASI nı ele geçirdiler. Ertesi gün, Rus saldırısı devam etti. 16-17 Mayıs Gecesi, 2 Nizam Taburu, Süvari Tugayı ve Sahra Topları, Batum yolundan çekildi.

    Ermeniler, bu haberi Ruslara iletince, Rus saldırısı daha da arttı ve 17 Mayıs ta, Ardahan ve tabyaları düştü.
    Bu savaşta Türkler 2000 kişi, Ruslar 500 kişi kaybettiler. Toplar ve 1000 Türk eri, esir edilmişti.

    Kaynaklar, Ardahan harekatında, her iki taraf kumanda heyetlerinin de, yetersi hareketlerinin görüldüğünü belirtmektedirler.

    93 Harbinde, Kars ilinin, en çok Rus kıyımına uğrayan bölgesi, Ardahan Sancağı olmuştur.

    Çıldır, Posof ve Göle ilçelerini, birer nahiye olarak içine alan Ardahan Kazasının merkezi, 17 Mayıs 1877 günü, Emiroğlu Tabyası düşünce, Çarlık Rusyasının eline geçmiştir.
    Bu sırada, üç gün boyunca; kasabada eli silah tutup, savaşa katılan ve göze gelen Türkler kırıldı. Evleri yağmalandı. Köprüden Kur’a dökülenler, boğulanların dışında, İngiliz Elçiliği ‘nin, o zaman aldığı habere göre, kasaba sakinlerinden 800 kişide, kurşuna dizilip, çukurlara gömülmüştür.

    Ekim 1878 de Kars’ı alan Ruslar, Erzurum yoluyla Orta Anadolu ‘ya ulaşmak için, harekata devam ettiler.

    Nihayet, önce Ayastafanos (Yeşilköy), arkasından Berlin Anlaşmaları yapıldı ama Kars, Ardahan, Batum sancakları ve dört ilçe Çarlığa bırakılmak zorunda kalınıldı.

    Böylece Ruslar, tarihi emellerini gerçekleştirmiş, yani Doğu Anadolu ’ya girmiş bulunuyorlardı.

    Bu yörede, Rus hakimiyetinden sonra üç yıl içinde, 82.000 Türk, Anadolu’nun çeşitli şehirlerine göç etmiştir.
    Bugün, Türkiye ’nin,, hemen her il ve ilçesinde, çok sayıda Kars’lı bulunmasının sebebi bu göçlerdir.

    Artar zari bülbül artar figanı
    Düşman yurdu alıp eller cananı
    Bozulmuş yuvalar hep mara kalmış
    Hazan yeli esmiş, gül hara kalmış.

    Rusların, Sarıkamış Harekatı sırasında, Ardanuç üzerinden gelen bir resmi çetemiz, 29 Aralık 1914 de, Ardahan’a girdi ise de, Sarıkamış ‘ta 3.Ordumuz, donarak şehit olduğundan, bu çetemizde, 4 Ocak 1915 de, sessizce geri çekildi.

    Birinci Dünya Savaşı sonlarında, 17 Mart 1917 de Rusya ’da patlak veren ihtilal Çarlık Rejimini devirdi. LENİN ve arkadaşları, ülkenin yönetimini ele geçirdiler. Yeni bir düzen kurmayı amaçlayan, yeni yönetim; Rusya’yı bir an önce savaştan çıkarmak istiyordu.

    Bu amaçla Polonya ‘nın BREST-LİTOWSK kasabasında toplanan Barış Konferansına, Osmanlı Devleti temsilcileri de katıldı.

    3 Mart 1918 de imzalanan bu anlaşmaya göre Osmanlı Devleti ile Rusya’nın doğu sınırını, o bölgede yapılacak oylamada; Halk hangi tarafın hakimiyetini isterse, o tarafa geçecekti.

    Yapılan oylamada, halkın çoğunluğu Türk tarafını istediğinden, Ardahan, Batum ve Kars, 40 yıllık bir ayrılıktan sonra, tekrar Osmanlı Devleti’ne katıldı.

    Rus Kafkas Ordusu, Doğu illerimizi boşaltırken, özellikle Ermeniler bu bölgede, Türk-İslam nüfusunu yok etmek için, büyük kıyımlar yaptılar.

    Osmanlı İmparatorluğu Paris Barış Konferansına verdiği muhtırada, doğuda, Ermeniler tarafından öldürülen Türk sayısının 1.000.000 ‘un üzerinde olduğunu, RESMEN BİLDİRMEKTEDİR. Bu rakam, vahşetin, ne boyutlarda olduğunu kanıtlar kanısındayız.

    Yine o donem de Taşnak Ermenileri ‘nin, Göle üzerinden Ardahan’ı baskına gelecekleri haberi alınınca, Hançioğlu Celal Bey idaresindeki yerli çetelerimiz, Ardahan’ın içini, Ermenilerden temizleyerek, Göle’den gelen baskını da püskürtüler.

    Ordumuz 3 Nisan 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi koşulları gereğince, Doğuda 1914 sınırına çekilmek zorunda kaldı.

    Ardahan, Kars ve Batum boşaltıldı. Böylece, bu üç sancağımız, tekrar kaderine terk edildi. Halk bu çöküş ve felakete çözümler arıyordu.

    9 ncu Ordu geri çekilirken, Türk ve Müslüman Halk, kendilerini korumak ve savunmak üzere, 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa ‘nın da yardımıyla, hemen teşkilatlandılar.
    Batum’dan Nahçıvan ’a kadar uzanan bu bölgelerde yer yer milli şuralar kurdular. Ruslardan, Ermenilerden kalma silahlarla, milis kuvvetleri oluşturdular. Kurulan bu şuraların en önemlisi, Kars’ta çalışmaya başlayan, Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti ile Nahçıvan Milli Şurasıydı.

    Mili Şuralar, 9. Ordu, 1914 sınırına çekildikten sonra, Ermenilere karşı koydular. Bu çarpışmalar; Ermenilere karşı, Milli Şuraların bir mücadelesi olduğu kadar, Doğu Cephesi ni örten ve koruyan, bir nevi oylama muharebeleri idi.

    Şimdiki Ardahan Devlet Hastanesine bitişik büyük binada, Nemşioğlu Rasim Bey başkanlığında yapılan toplantıda, Geçici Kars Hükümetine bağlanmak ve silahlanıp düşmana karşı koymak kararı alındı.

    Ermeniler, Şubat 1920 de, Çıldır ve Akbaba Bölgesinde, büyük öldürme ve taşkın zulümlere giriştiği sırada Gürcülerde, Ahıska ’dan ilerleyerek, Şavşat ve Ardanuç ‘u işgal ettiler.

    13 Nisan 1920 de, Güneybatı Kafkasya Geçici Hükümeti, İngilizler tarafından ortadan kaldırıldı.
    Kars, Ermenilere teslim edildi.
    Hükümet üyeleri Malta ’ya sürüldü.
    Gürcü kuvvetleri, Ermenilere kaptırmamak için, daha önce hareket edip, Ardahan’ı işgal ettiler.
    Değişik kaynaklarda belirtildiğine göre, Gürcü baskınları, Ermeniler kadar vahşi ve kıyıcı olmamıştır.

    BÖLGENİN DÜŞMANDAN KURTARILMASI :

    İki delege ile Erzurum Kongresi ‘ne katılan Ardahan, Artvin, Batum Türkleri ‘nin kurtarılma dilekleri, 7 Ağustos 1919 da Erzurum, 11 Eylül 1919 Sivas Kongresi beyannamelerinde yer aldı.

    İngilizlerin Batum’u terk ederken, Ardahan’ı Gürcü’lerin işgaline terk etmesi, ATATÜRK tarafından, protesto edildi.

    Mondros Mütarekesi gereğince, Doğu Cephesindeki Türk Kuvvetleri geri çekilirken, 2 Nisan 1919 da, 9. Ordu kaldırılmış ve yerine Mirliva Kazım Karabekir Paşa komutasında, 15. Kolordu kurulmuştur.

    Yeni kurulan kolordunun ilk nemli başarısı, Ermeni güçlerini ikiye bölerek, büyük yenilgiye uğratması ve 31 Ekim 1920 saat : 12.30 da Kars ‘ı almasıdır.
    Kolorduya bağlı, 3., 9., 11. Kafkas Tümeni ve 12 Tümen ile birlikte, 15. Kolordu ya direk bağlı birliklerin sürekli başarıları ve bölgede hakimiyetlerinin yanı sıra, 11 Ocak 1921 de, İnnü Zaferi, yeni Türkiye ‘nin, itibarını arttırmıştı.

    Doğu Cephesi Komutanlığı, o dönem Rus-Gürcü silahlı anlaşmazlığından yararlanarak, Ardahan, Artvin üzerine hareket etmek, yeni oluşan Türk-Rus işbirliği göz önüne alarak, Batum ve dolaylarının işgal işini, Ruslarla anlaşmak üzere, uygun bir zamana bırakmak niyetindeydi.

    Genelkurmaydan da, bu doğrultuda bir emir geldi.

    Ardahan ve Artvin sancaklarına, 22 Şubat 1921 de, taarruza geçilecek şekilde tertip alındı.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi ( TBMM )’nce, Gürcü elçiliğine, 21 Şubat 1921 de verilen notada;

    Ardahan ve Artvin Sancak larının Türkiye’ye bırakılması ve Batum hakkında da, sonradan genel oya başvurulması, bu teklif kabul edilmediği takdirde, silah kuvveti kullanılacağı bildirildi.

    18 saat içinde, OLUMLU CEVAP GELDİ.

    23 Şubat 1921 Saat : 04.23 de Harbiye Vekili Fevzi Çakmak Paşa ‘ya gelen haber, saat : 6.30 da Şark Ordusu Komutanı Kazım Karabekir Paşaya ulaştı.

    Ardahan ve Artvin , ARTIK TÜRKLERİNDİ….

    ………….

    YARARLANILAN KAYNAKLAR :

    1.- Doğu Cephesi – Genelkurmay Başk. Yayını.
    2.- Tarihte Türk-Rus ilişkileri – Genelkurmay Başk. Yayını.
    3.- Kars ilk dönem Milletvekilleri anıları.
    4.- Ardahan Tarihi – Komisyon tarafından hazırlanmış broşür.
    5.- Türk Kültürü Dergisi – Kuzey Doğu Anadolu sınırları sayısı.
    6.- Türk Kültürü Dergisi – Kara Kuvvetleri Komutanlığı özel sayısı.
    7.- Ardahan Rehberi – 23 Şubat Turizm Derneği yayını.
    8.- Türk Kültürü dergisi – 130, 131, 132. sayıları.
    9.- Türkiye Tarihi – T. Yılmaz Öztuna.
    10.- İslam Ansiklopedisi
    11.- Meydan Larousse Ansiklopedisi.

ARDAHAN GENEL BİLGİ:

İlin Yüzölçümü : 5.035,51 km² (503.551 ha)

İlin Koordinatları

Enlem : 41º36’13” kuzey, 40º45’24” güney

Boylam : 43º29’17” doğu, 42º25’43” batı

İlin Nüfusu : 112.721

İlçeleri : Ardahan Merkez, Göle, Hanak, Damal, Çıldır ve Posof

Önemli Dağları : Allahuekber Dağları-Kabak Tepe (3055 m.), Keldağı (3033 m.), Ilgar Dağı (2918 m), Cin Dağı (2957 m), Kısır Dağı (3197 m), Uğurlu Dağı (2806 m), Gözedağ Dağı (3167 m), Ahaşen Dağı (2812m)

Önemli Akarsular : Kura Nehri, Posof Çayı, Çıldır Karaçay

Önemli Gölleri : Çıldır Gölü, Aktaş Gölü

Önemli Ovaları : Ardahan Ovası, Göle Ovası

Önemli Havzalar : Ardahan Havzası (Hanak ve Damal İlçelerini içine alan Meşe Ardahan Havzası dahil), Göle Havzası, Posof Havzası, Çıldır Havzası

İlin Tarihi : Ardahan İlinin tarihine ait en eski yazılı belge Çıldır Gölü’nün güneybatısındaki Taşköprü Köyü Kayalığına Urartu Kralı II. Serdur’un (M.Ö. 753-735) kazdırdığı fetih kitabesidir. Yörede ilk Türk yerleşimi M.Ö. 720 yılında Kıpçaklar’ın ataları olan Kimmerler’in bölgeye gelmesiyle başlamıştır. M.S. 628 yılında Hazar Türkleri’nin bir kolu ve Ardahan adının kaynağı olan Arda Türkleri yöreyi ele geçirmişlerdir. 1069 yılında Alparslan tarafından fethedilerek Selçuklu egemenliğine giren Ardahan 1551’de Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil olmuştur. Kura Nehri yukarı havzasında yer alan Ardahan, Göle, Hanak ve Çıldır bölgesi 93 Harbi olarak bilinen 1877 Türk-Rus Savaşı’na kadar Osmanlılar’ın “ARDAHAN SANCAĞI ”nı oluşturuyordu. O zamanki “Sancak” (Liva) deyimi, şimdiki “İl“ (Vilayet) karşılığında kullanılıyordu.

1828-1855 yıllarında Rus işgaline maruz kalan Ardahan, 1878 Berlin Antlaşmasıyla savaş tazminatı yerine Kars ve Batum’la “Elviye-i Selâse” ( üç il) Ruslar’a bırakılmıştır. Bu süre zarfında esaret altında yaşamak zorunda kalan Ardahan’da yer yer ayaklanmalar olmuş ise de bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırılmıştır. 1918 yılında imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Osmanlılar’a iade edilmiştir. Böylece Ardahan 40 yıllık Rus hakimiyeti son bulmuştur. Resmen “Elviye-i Selâse” denilen üç sancağın, 1918 Nisanındaki ilk kurtuluştan doğan sevinci altı aydan fazla sürmemiş; 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşmasıyla ordumuzun çekilmesi sonucu Ermeni ve Gürcülerin işgaline uğramıştır. Bunun üzerine Ardahan, 5 Kasım 1918’de ilk Müdafaa-i Hukuk teşkilatımız olarak Kars’ta kurulan Milli Şura adlı geçici hükümete katılmış; altı ay süresince doğuda Ermenilerle, kuzeyde Gürcüler’le mücadele edilmiştir. Milli Şura Hükümetince Mondros Mütarekesi şartları reddedilmiş, I. Ardahan Kongresi (3-5 Ocak 1919) ve II. Ardahan kongresi (7-9 Ocak 1919) ile kurtuluşa giden yol açılmıştır. Ardahan, Kazım Karabekir Paşa ve Halit Paşa komutasındaki ordumuz tarafından 23 Şubat 1921’de düşman işgalinden kurtarılmıştır.

7 Temmuz 1921 tarihinde mutasarrıflık yapılan Ardahan 1926 yılında 877 sayılı kanunla ilçe yapılarak Kars iline bağlanmıştır. Halkın talebi ve SSCB’nin dağılmasıyla bölgede meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak 27.05.1992 tarih ve 3806 sayılı kanunla yeniden İl statüsüne kavuşmuştur.

A.2. İl ve İlçe Sınırları :

Merkez İlçe:

Ardahan Havzası sınırları içinde yer alan Merkez İlçe 1829 m rakımda ve 146.490 ha yüzölçümüne sahiptir. İlçe sınırları içerisinden ve şehir merkezinden Kura Nehri geçmektedir. 62 köy bağlı olan Merkez İlçenin toplam nüfusu 44.794 olup, şehir merkezinde 17.274 kişi, köylerde ise 27.520 kişi yaşamaktadır.

Göle İlçesi:

Göle Havzası sınırları içerinde yer alan Göle İlçesi 2050 m rakımda ve 127.000 ha yüzölçümüne sahiptir (İlçeden ayrılan 2 köy alanı düşülmüştür). 1 Belde (Köprülü) ve 54 köy bağlı olan Göle İlçesinin toplam nüfusu 37.814 olup, İlçe merkezinde 10.478 kişi, köylerinde ise 27.336 kişi yaşamaktadır.

Hanak İlçesi:

Hanak İlçesi 1810 m rakımda ve 60.750 ha yüzölçümüne sahiptir. 1 Belde (Ortakent) ve 23 köy bağlı (ayrıca 2 köy ilçe belediyesine bağlanmıştır) olan Hanak İlçesinin toplam nüfusu 14.873 olup, İlçe merkezinde 4.432 kişi, köylerinde ise 10.441 kişi yaşamaktadır.

Damal İlçesi:

Damal İlçesi 2100 m. rakımda ve 25.850 ha yüzölçümüne sahiptir. 12 köy bağlı olan Damal İlçesinin toplam nüfusu 8.677 olup, İlçe merkezinde 2.571 kişi, köylerinde ise 6.106 kişi yaşamaktadır.

Çıldır İlçesi:

Çıldır Havzası sınırları içerinde yer alan Çıldır İlçesi 1900 m rakımda ve 83.300 ha yüzölçümüne sahiptir (İlçeden ayrılan 8 köy alanı düşülmüştür). 1 Belde (Aşıkşenlik) ve 35 köy bağlı olan Çıldır İlçesinin toplam nüfusu 14.869 olup, İlçe merkezinde 2.415 kişi, köylerinde ise 12.454 kişi yaşamaktadır.

Posof İlçesi:

Posof Havzası sınırları içerinde yer alan Posof İlçesi, 1500 m. rakımda ve 60.161 ha yüzölçümüne sahiptir. 49 köy bağlı olan Posof İlçesinin toplam nüfusu 14.873 olup, İlçe merkezinde 2.555 kişi, köylerinde ise 10.174 kişi yaşamaktadır.

İlin Coğrafi Durumu :

Ardahan İli 41º36’13” kuzey, 40º45’24” güney enlemleri ve 42º25’43” batı, 43º29’17” doğu boylamları arasında 1829 m. rakımda yer almaktadır. Anadolu’nun kuzeydoğusunda yer alan Ardahan İli, kuzeyinde Acaristan Özerk Cumhuriyeti, kuzeydoğusunda Gürcistan ve kısmen de Ermenistan, güney ve güneydoğusunda Kars, güneybatısında Erzurum ve batıda Artvin illeri ile sınırlıdır. Oltu’ya, Batum’a, Artvin’e, Ahıska’ya ve Kars’a açılan önemli geçitleri ve boğazları vardır.

İl alanı ana çizgileriyle 1800-2100 m yükseltilerinde ovalarında yer aldığı dalgalı bir yapıya sahip plato görünümündedir. Bu plato yüzeyinde merkezi püskürmelerle oluşan Cin Dağı (2957 m), Keldağı (3033 m), Ilgar Dağı (2918 m), Kısır Dağı (3197 m) gibi volkan konileri vardır. İl platosunun kenar kısımlarından güneydoğusunu Allahuekber Sıradağları, kuzey batısını da Yalnızçam Sıradağları oluşturur. Yine bu plato alanı içinde güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanan Göle, Ardahan, Çıldır ve Aktaş gibi alüvyal tabanlı ve tektonik kökenli bir takım depresyonlar bulunmaktadır. Bu depresyonlar yarma vadilerle birbirlerine bağlanmış durumdadır.

Dağlar :

Ardahan İli genel olarak dağlık bir yayla görünümündedir. İl topraklarının görünümü çoğunlukla sıra dağlarla bölünmüş, bunların arasında yüksek düzlükler, ova ve vadiler şeklindedir. İl toprakları ülkenin genel topografik yapısında görülen, batıdan doğuya doğru gidildikçe oluşan yükselimin en son noktasındadır. Ardahan İlinin kuzey kesiminde Yalnızçam Dağları (2715 m.), güney batı kesiminde ise Allahuekber Dağları-Kabak Tepe (3055 m.) bulunmaktadır. Kuzey doğusunda Keldağ’ı (3033 m), doğusunda Akbaba Dağı (3026 m.) ve ilin en yüksek noktasını oluşturan Kısır Dağının doruğu (3197 m) ise güney kesiminde bulunmaktadır.

Bunun haricinde önemli dağlar ve yükseltileri; Ardahan-Göle arasında üzerinde kayak merkezinin de bulunduğu Uğurlu Dağı (2765 m), Posof Ilgar Dağı (2918 m), Hanak Serinkuyu ve Çavdarlı Yaylalarının üzerinde bulunduğu Cin Dağı (2957 m), Posof-Göze Dağı (3167 m), Alagöz-Yaylacık Köyleri arasında Ziyaret Tepesi (2454 m), Büyük Sütlüce ve Hoçuvan arasında Kartal Tepesi (2521 m), Hanak, Alaçam-Baştoklu-Koyunpınar Yaylalarının arasında bulunan Persokıran Tepesi (2641 m.) dikkat çekenler arasındadır.

Vadiler :

Esasen Kura Nehri, Posof Çayı hariç (yurt dışında tekrar Kura Nehri’ne katılmaktadır) Havzadaki tüm alanın yağış ve yüzey sularını toplamaktadır. Kura Nehri, Ardahan şehir merkezindeki tarihi Ardahan Kalesinden itibaren yatağı boyunca Ülke ve İl sınırı içerisinde 50-600 m. arasında değişen dar ve derin vadi (kanyon) oluşturmaktadır. Bu kanyon İl sınırları içerinde yaklaşık olarak 90 km lik bir uzunluğa sahiptir. Bunun dışında Kura Nehri’ne karışan Cot Suyu, Beşikli Mağarası, Dilekdere Köyü hattında yaklaşık 8,5 km, Çıldır-Karaçay Yıldırım Tepe batısından itibaren Sukarışan Mağarası hattında yaklaşık 9,5 km daha küçük ölçekli dar ve derin vadi ( kanyon) oluşturmaktadır.

1950-1350 m. rakımları arasında seyreden bu derin vadiler, flora-fauna (bitki-hayvan) çeşitliliği ve doğal güzelliklerce zengin olup bilimsel araştırmalar için ise bakir bir alan oluşturmaktadır. Ayrıca bu vadi içerisinde, tarihi kale ve kulelerden olan Kazankale, Şeytan Kalesi, Kurt Kale, mağaralar ve harabeler yer almaktadır.

Vadi yukarıdaki özelliklerinin yanında, rafting ve dağ-doğa (trekking) yürüyüşü sporlarına uygun parkurlar içermekte dolayısıyla ekolojik turizm potansiyeli oluşturmaktadır.

Ovalar :

Ardahan merkez ilçenin de üzerinde kurulduğu Ardahan Ovası, 180 km²’lik alan ile İlin en büyük ovasıdır. Ovanın ortasında Kura (Kür) Nehri geçmektedir. Göl ve akarsu depolarının yer aldığı ova tabanında geniş çayırlıklar görülür. Ovanın ortalama yükseltisi 1850 m dir.

Diğer önemli ova ise Göle İlçe merkezinin üzerinde kurulu bulunduğu 150 km²’lik Göle Ovasıdır. Göle Ovasının yüksekliği ortalama 2000 m. civarındadır. Göle ovasında çayırlar geniş yer kaplayıp, bataklıklar mevcuttur.

Ayrıca, nispeten daha küçük alanlardan oluşan Hanak Ovası (20 km²) ve Hoçuvan Ovası (14 km²) da bu grupta adlandırılabilir.

Mevcut ovalar büyük oranda uzun boylu çayırlarla kaplı olup, bunların bir kısmında tahıl, yem bitkileri ve önemli oranda da çayır otu üretimi yapılmaktadır. İlkbahar ve sonbaharda ise hayvan otlatma alanı olarak kullanılmaktadır.

Yaylalar :

Ardahan İlindeki mevcut dağların daha çok uygun meyildeki etekleri 3 aylık yaz mevsiminde yayla olarak kullanılmaktadır. Ortalama 2000-2800 m. yükseklikte olan bu yaylalar, sahip olduğu zengin otlaklarla hayvancılık için elverişli bir ortam oluşturmaktadır. Artvin–Ardanuç sınırında Yalnızçam Dağları üzerinde bulunan Bülbülhan Yaylası; Erzurum, Artvin ve Ardahan köylülerinin katılımı ile panayır ve pazar amaçlı kullanılmaktadır.

İldeki yüksek yayla stepleri, yayla hayvancılığı bakımından büyük önem taşır. Nitekim, buradaki step topluluğuna, yayladan yararlanma süresi içinde hayvan yetiştiriciliğinin en değerli kaynağını oluşturduğu için Sözer (1972) tarafından buna “Yayla Vejatasyonu” adı verilmiştir. Nisan ayının sonundan itibaren ve mayıs ayı başlarında karların erimesi ve karasallık nedeniyle sıcaklığın hızla yükselmeğe başlaması, yayla steplerini birden bire canlandırır. Bu nedenle de, haziran ayının ilk yarısı içinde hemen her tarafta yaylacılık faaliyeti başlar ve hayvanlar yayla alanlarına yayılır. Erken ve aşırı otlatma ile birlikte yüksek yayla stepleri erken tükenir ve en geç eylül ayının ilk yarısında yaylalardan dönüş sona erer.

Yüksek yayla steplerini oluşturan bitkilerin en çok rastlanılanları şunlardır: Agropyron intermedium, Agropyron repens (tarla ayrığı), Alopecurus pratensis (tilki kuyruğu), Artemisia sp. (yavşan otu), Alchemilla caucasica, Bromus erectus, Centaurea depressa, Galium verum, Lotus corniculatus (gazal boynuzu), Medicago varia, Onobrychis cornuata, Phleum hirsitium, Ranunculus orientalis, Salvia verticillata, Taraxacum officinale (aslan dişi), Trifolium hybridum, Thymus fallax, Veronica orientalis, Vicia sativa.

Yüksek yayla stepleri kuşağı üzerinde ortalama 2600-2700 m den sonra yüksek alanlarda yine ot topluluğu olan yüksek dağ-çayır (subalpin-alpin) bitkileri yer alır. Kar örtüsünün geç kalktığı, fakat yaz devresinde (özellikle temmuz, ağustos ayları) ısınmanın fazla olduğu bu yerlerde dağ çayır bitkileri haziran ayının ilk yarısında yeşillenmeye ve çiçeklenmeye başlar. Bundan sonra çabuk olgunlaşan türler, en geç eylül ayı sonunda vejetasyon devresini tamamlar. Zaten ekim-kasım aylarında başlayan kar yağışları ile burada subalpin-alpin kuşağın her yanı kısa zamanda kar ile örtülür.

Ardahan Havzası :

Havzanın ana hatlarını; güneyde Uğurlu Dağı (2765 m), batıda Yalnızçam Sıradağları, kuzeyde Yalnızçam Sıradağlarının uzantısı Cin Dağı (2957 m) ve Ilgar Dağı (2918 m) ile doğuda ise Kısır Dağı (3197 m) oluşturmaktadır. Havza; Ardahan Merkez İlçe, Hanak ve Damal İlçelerini (Meşe Ardahan Alt Havzası) içine almaktadır. Alt rakımı ortalama 1800-1900 m. yükseklikte bulunan Ardahan Havzası tamamen tektonik kökenlidir. Havzada genellikle düz ve düze yakın meyillikler görülür. Dik ve sarp meyillerin oranı, toplam havza alanı içindeki payı oldukça düşüktür.

Üç meyil grubunun havza alanına oranı % olarak şöyledir:

% 0 – 20 meyilli arazi havza alanının % 70.4 ünü

% 20- 30 meyilli arazi havza alanının % 20.4 ünün

% 30 dan fazla meyilli olan yerler, havza alanının % 9.2 sini kapsamaktadır.

Tektonik kökenli bu havzanın kenarlarında Pliyo-Kuvaterner yaşlı marnlı ve kumlu çökeller bulunmakta olup, havzanın güneydoğusunda yer alan Hasköy’e kadar uzanmaktadır. Söz konusu havza Pliyosen sonu Kuvaterner başında oluşan faylanma sonunda çökmüş ve çöken bu alan, yüksek sahalardan gelen malzemelerle dolmuştur. Bundan dolayı havzayı dolduran çökeller, genç akarsular tarafından boşaltılmış ve böylece havzanın kenarlarını sınırlayan fay diklikleri ve yer yer volkanik temel yüzeye çıkmıştır. Kura Nehri, havzada menderesler çizerek volkano-sedimanter temele saplanmış ve bugünkü kanyon vadisini açmıştır. Yüzey sularının Kura Nehrine döküldüğü havzada geniş çayırlıklar görülür.

Göle Havzası :

Kuzeydoğu Anadolu’da volkanik kökenli Allahuekber Dağları silsilesinin kuzeybatısında yer alan Göle Havzasının alt rakımı 2000-2100 m. yüksekliğe sahiptir. Tamamen tektonik bir çukur olan Göle Havzası, alüvyal dolgu ile kaplıdır. Bu dolgu yüzeyinde çayır-bataklıklar yaygındır ve turba oluşumları gözlenmektedir. Göle Havzası, Ardahan Havzası’na sokulan Kura Çayı tarafından Kura Nehri Havzasına bağlanmıştır.

Çıldır Havzası ile Çıldır ve Aktaş Gölleri :

Doğu-batı yönünde uzanan eşiklerle birbirinden ayrılan her iki çanakta çökme sonucunda oluşmuştur. Çanağın derin kısımları da göllerle kaplanmıştır. Bu göllerden Aktaş Gölü kapalı bir göl olup suları acıdır. Bunun yanında güneyden Arpaçay’a açılan Çıldır Gölü ise tatlı su gölüdür.

a. Çıldır Gölü ve Çevresinin Yapısal Özellikleri

Gölün güneyinde ve kuzeyinde Pre-Neojen temel üzerinde milli, kumlu, çakıllı tabakalarla ardalanmalı olarak istiflenen volkano-sedimanter formasyon uzanmaktadır. Gölün kuzeyinde, bu formasyon batıya doğru eğimlidir. Bu formasyonun üstüne yer yer oturan bazaltların yaşı muhtemelen Miyosendir.

Göl sahasının doğu ve batısında ise, volkano-sedimanter formasyonu örten kalın bazalt kütleleri yer almaktadır. Bunlar Kuvarterner başlarında merkezi püskürmelerden meydana gelmiştir.

Gölün güneyinde ise, volkanik formasyonu örten ve aşınmadan korunmuş adalar halinde Pliyo-Kuvarterner göl çökelleri uzanır. Kuzeyde Çıldır Ovası’nın kenarlarında kumlu, çakıllı, killi, marnlı göl çökelleri yaygındır. Çıldır Ovası’nda ise, kalın bir alüvyal örtü bulunmaktadır.

b. Çıldır Gölü ve Çevresinin Morfolojik Özellikleri

Türkiye’nin yüksek bölgesini oluşturan Doğu Anadolu’da genellikle yapısal doğrultulara paralel olarak uzanan geniş ve büyük tektonik kökenli havzalar bulunmaktadır. Doğu Anadolu’nun önemli ovalarının yerleştiği bu havzalar, genellikle yakın bir geçmişe kadar göller tarafından işgal edilmiş ve büyük bir kısmı kapma ve taşma sonucunda dış drenaja bağlanmıştır. Ancak, bugün de tektonik kökenli derin (Van Gölü Havzası gibi) göller bulunmaktadır. Çıldır Gölü de esas itibariyle post-alpin dikey hareketleri sonucunda oluşmuş çanağın sular tarafından işgal edilmesi ile meydana gelmiştir. Bu göl Üst Neojen’de Doğu Anadolu’nun alçak kesimlerini işgal eden gölün kalıntısıdır.

Çıldır Gölü halihazırda tektonik çanağın derin kısımlarına yerleşmiştir. Kabaca üçgen şeklindeki göl, 1959 m. yüksekliktedir ve 124 km² lik bir alan kaplamaktadır. Gölün güney-kuzey yönündeki uzunluğu 18,3 km, doğu-batı yönünde en geniş yeri ise 16,2 km’dir. Göl sahası güneye doğru daralmakta ve güney ucunda üçgen şeklinde sığ bir koy halini almaktadır.

Gölün derinliği 130 m’yi aştığı bilinmektedir. Gölün, özellikle kuzey kesiminin çok derin olduğu kıyı şekillerinden de anlaşılmaktadır. Göl yüzeyi şiddetli kış aylarında donmakta, tatlı olan göl sularında sazan (Cyprinus carpio), şafak balığı (Aspius spec) ve alabalık (Salmo trutta) yaşamaktadır.

Gölün doğusunda ve batısında yüksekliği 3000 m.’yi aşan volkanik kütleler bulunur. Bunlardan doğuda bulunan Akbaba Dağının en yüksek yeri 3026 m., batıdaki Kısır Dağı volkanik kütlesinin de en yüksek yeri ise 3197 m. yi bulmaktadır.

Gölün kuzeyinde ise, ortalama yüksekliği 2100 m. olan ve doğu-batı yönünde uzanan bir sırt yer alır. Bu sırtın batı ucu üzerinde Gölbelen Köyü civarında yüksekliği 1970-1975 m. kadar olan bir gedik bulunur. Gölün güney kesiminde ise, diğer kesimlere göre son derece düz ve ortalama yükseltisi 2000 m. civarında olan bir aşınım yüzeyi uzanır. Burada kuzey-güney yönünde uzanan bir oluk vasıtasıyla Arpaçay’a geçilmektedir. Şu halde, göl havzasının doğusu ve batısı yüksek arazili volkanik sahalarla çevrili olduğu halde, güney ve kuzeyde alçak koridorlar uzanmaktadır.

Çıldır Gölü’nün kıyı özellikleri; gölün güney kesimi bir tarafa bırakılırsa, diğer kısımlarındaki yüksek yüzeyler göle dik yamaçlarla inmektedir. Kuzeybatıda Gölbelen ve Gölebakan köyleri arasında batıya doğru sokulmuş geniş bir koy bulunmaktadır. Bu koya dökülen Kayınlık Deresi geniş bir birikinti yelpazesi oluşturmuştur. Gölün kuzey kıyısı ise doğrusal bir uzanış göstermekte olup diktir, girinti ve çıkıntılar son derece azdır. Gölün doğu kıyıları, diğer kısımlara göre son derece fazla girintili ve çıkıntılıdır. Akçakale Köyü ile Doğruyol Bucağı arasında büyük bir koy yerleşmiştir. Bu kesimde burunlar ve burunların nihayetinde küçük adalar bulunmaktadır: Boy Adası, Büyükada, Kuşadası bunlardan bazılarıdır. Gölün güney kesiminde, 2000 m. civarında uzanan düzlük yüzeyinin yer aldığı alanda kıyı ise son derece düz bir uzanış göstermektedir.

Çıldır Gölü’nün kıyı şekillerini esas itibariyle sahanın morfolojik özelliği etkilemiştir. Gerçekten, gölün doğu ve batısında yüksek sahaların varlığı kıyının dik profil almasına neden olmuştur. Bunun yanında yüksek sahaları parçalayan dereler ise, kıyının girintili ve çıkıntılı olmasına yol açmıştır. Bunun yanında gölün kuzeyindeki kıyının doğrusal, girintisiz çıkıntısız bir uzanış göstermesi bu kıyıların faylı olması ile ilgilidir. Buna karşılık, gölün güneyindeki kıyıların yatık profil göstermesi, burada uzanan düzlük yüzeyin varlığından ileri geldiği söylenebilir. Bunun yanında, dalgaların kıyıyı şekillendirme faaliyetleri de kıyının şekillenmesi üzerinde az da olsa etkili olmuştur. Nitekim, bölgedeki şiddetli ve hakim rüzgarların batı-güneybatıdan esmesi gölün kuzey ve kuzeydoğu kıyılarının işlenmesinde ve buradaki kıyıların dik profilli olmasında rol oynamıştır. Bununla birlikte göl havzasının derin olması, akarsular tarafından getirilen malzemenin gölün kenarında yığılarak dolmasını ve geniş deltaların oluşmasını engellemiştir. Diğer taraftan gerek Kısır Dağı ve gerekse Akbaba Dağından gelen kuvvetli sel dereleri sahayı şiddetli bir şekilde parçalamıştır.

Posof Havzası:

Posof Havzası, İldeki en az alana (60.161 ha) sahip havzadır. Çevresindeki sahanın sularını toplayarak buraya havza niteliği kazandıran Posof Çayı, güneybatı-kuzeydoğu yönünde yaklaşık 32 km’lik bir mesafeden sonra ülke sınırları dışında akışını sürdürmektedir. Posof Havzası; havzanın tabanını oluşturan Posof Çayının İlçeyi terk ettiği rakım (1200 m) ile havzanın en yüksek noktasını oluşturan Göze Dağı (3167 m) rakımları arasında değişkenlik göstermektedir. Havza, ortalama 2100- 2200 m. yükseklikte volkanik formasyonlar üzerinde gelişmiş bulunan bir aşınım yüzeyi görünümündedir. Havzada heyelanların oluşturduğu irili ufaklı bir çok göl bulunmaktadır.

Havza, Kura Nehrinin bir kolu olan Posof Çayı ve kolları tarafından derince yarılmış, yüksek ve engebeli bir alandır. Posof Çayı, su toplama havzasını batıdan Göze Dağı üzerinden geçen su-bölümü çizgisi; Çoruh Havzasından, güneyde uzanan Ilgar Dağı su-bölümü çizgisi de, Kura Nehri Yukarı Havzasından ayrılmıştır. Havzada topografik özellikler ulaşımı güçleştirmektedir. Dar ve çoğunlukla dönemeçli yollar, yörenin ulaşımını karakterize etmektedir.

Havzada 2000 yılı itibariyle bir ilçe, 49 köy, 17 mahalle yerleşmesi bulunmaktadır. Söz konusu yerleşim birimlerinde 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre toplam, 12.729 kişi yaşamaktadır. Bu nüfus miktarının % 20,1’i (2555 kişi) Posof İlçesinde, % 79,9’u da (10.174 kişi) kırsal yerleşmelerde yaşamaktadır. Dolayısıyla, yaklaşık 60.161 ha alana sahip havzada, km2 ye 29,3 kişi düşmektedir. Sürekli nüfus barındıran bu yerleşim yerinin dışında, sahada mevsimlik olarak yararlanılan 38 yayla yerleşim yeri de yer almaktadır.

Yeryüzü şekilleri ve iklim koşullarının ekip biçme faaliyetlerini büyük ölçüde sınırlandırmış olduğu havzada, hayvancılık nüfusun temel geçim kaynağı haline gelmiştir. Topografik yapıdan dolayı kısa mesafelerde değişen yükselti ve eğim değerleri, farklı formasyon kuşaklarının oluşmasına yol açarak, çayır ve mera hayvancılığının önemini arttırmıştır. Ekip biçme faaliyetleri ise, daha çok hayvancılığı destekler niteliktedir.

Havzada çok sayıda heyelan bölgesi de bulunmaktadır. Kuvaternerde etkisini gösteren epirojenik yükselme hareketleri Posof Çayı Vadisinin derinleşmesine ve aşınım yüzeyinin büyük çapta yarılmasına yol açmıştır. Aşındırma ve yarılma faaliyetleri geliştikçe, Miyosen dolgusu boşalmıştır. Hatta şiddetli yarılmaların etkisi, günümüzde de devam etmektedir. Yarılamanın neden olduğu denge bozulması, Çamyazı Köyünün doğusunda Hıram mevkiinde yaklaşık 1500 m2’lik alanda göçüklere yol açmıştır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here